Haber: Hilal Köylü
20 aydır AKP Genel Başkanlığı ve başbakanlık görevini sürdüren Ahmet Davutoğlu, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’la ya da AKP’deki “Erdoğancı” grupla arasında ayrılık olduğu iddialarını hep yalanlamıştı. Ancak son dönemde AKP’de yaşananlar bu iddiaların ne kadar gerçek olduğunu da ortaya koydu.
AKP'deki 29 Nisan tarihli Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) toplantısı, Erdoğan ile Davutoğlu arasında iplerin koptuğunu göstermesi açısından dikkat çekti. Bu toplantıda Davutoğlu’ndan il ve ilçe başkanlarını atama yetkisi geri alındı.
Erdoğan’a yakın isimlerden oluşan MKYK üyelerinin Davutoğlu’na karşı bayrak açtığı haberleri Ankara kulislerini hareketlendirdi. Sonrasında da internette “Pelikan dosyası” isimli bir blog açıldı. Blogda Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Davutoğlu arasındaki ilişki analiz edilirken, Davutoğlu’nun Erdoğan’a karşı hataları olduğu öne sürüldü. AKP'de bu blogun “Erdoğancılar” tarafından yazıldığını düşünen de oldu, parti dışından yazıldığını düşünenler de.
Ancak Davutoğlu’nun 3 Mayıs’ta mecliste partisinin en kısa grup toplantısını yapması ve burada “Nefsimi ayaklar altına alırım, bir faninin terk etmeyeceği düşünülen her makamı elimin tesrile iterim ama asla bu kutlu hareketteki hiçbir dava arkadaşımın kalbini kırmam” mesajı vermesi Erdoğan’la yollarını ayırdığının sinyali olarak değerlendirildi. Bu sinyalin ardından Cumhurbaşkanlığı Sarayı'na gidip Erdoğan’la görüşen Davutoğlu, AKP’nin kongreye gideceği bilgisini ilk olarak yakın çevresiyle paylaştı.
Daha sonra partisinin Merkez Yürütme Kurulu’nu toplayan Davutoğlu, partisinin 22 Mayıs’ta olağanüstü kongreye gitmesi kararı aldığını ve bu kongrede aday olmayacağını açıkladı.
Davutoğlu’nun bu açıklaması Ankara’da hem hükümet kanadında hem de muhalefet kanadında yeni yapılanmalara işaret ettiği kadar Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın başkanlık sistemi için yeni bir strateji üzerinde çalıştığının da mesajı olarak algılandı. Öyle ki, Erdoğan’la arasındaki ilişkiyi ‘nezih dost ilişkisi’ olarak tanımlayan Davutoğlu, Erdoğan’a vefasını sürdüreceğini belirtip AKP içinde ‘fitne’ olarak adlandırdığı kimi çevreleri hedef aldı. Davutoğlu, “İstifa eder mi, etmez mi” tartışmalarını da boşa çıkardı ve Türkiye’nin geleceği için kongre sürecinde başbakanlığı da yürüteceğini söyledi.
“Derdi sadece başkanlık değil”
Ankara’da hem siyasette bundan sonra neler olacağı hem de Erdoğan’la-Davutoğlu arasında tam olarak ne yaşandığı da merak ediliyor. Her şeyden önce; 2002 sonundan itibaren Erdoğan’a başbakanlığı döneminden başbakanlık yapmış, 2009’dan sonra Türk dış politikasına dışişleri bakanı olarak yön vermiş, Ağustos 2014’ten beri de başbakanlık koltuğunda oturmuş Davutoğlu’nun, AKP Genel Başkanlığı’nı ve başbakanlığı bırakması siyaseten ne anlama geliyor? DW’nin sorusunu yanıtlayan ODTÜ Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Başkanı Prof. Dr. Ayşe Ayata, Türk siyasetinde yaşananları ‘korku filmine’ benzetiyor ve “Filmin sonu çok kötü olacak” uyarısında bulunuyor. Ayata, Erdoğan’ın Davutoğlu hükümetine karşı bir ‘saray darbesi’ yaptığı tespitlerine katılıyor ve Erdoğan-Davutoğlu ikilisine dair şu değerlendirmeyi yapıyor:
“7 Haziran’da oyları düşmüş bir AKP’nin oylarını başbakanlığı ile 1 Kasım’da artırmış bir başbakandan sözediyoruz. Memleketin yüzde 50’sinin oyunu almış bir başbakan Davutoğlu. Partisinde çatlak yok, bölünme yok, istifa yok. Sonra bakıyorsunuz; Türkiye’deki askeri darbelerden daha vahim bir darbe oluyor. Siyasi darbe oluyor. Türkiye'de askeri darbeler olur, askerler yönetime gelir ve en kısa zamanda yönetimi sivil hükümete vereceklerini söylerlerdi. Oysa şimdi Erdoğan, -benim istediğim hükümet olur- mesajı veriyor. Şimdi Erdoğan; ya seçime gidecek ya da parlamentoda bu başkanlık işini halledecek. HDP’lileri atıp, ara seçime de gidebilir. Referandumu kendi istediği şekilde yönetebilir. Yaşananlardan şunu anlıyoruz ki; başkanlığa giden yolda Erdoğan’ın gözü hiçbir şeyi görmüyor. Ayrıca, tek derdi başkanlık değil kendisinin ve ailesinin kellesini korumak. Bunu da açıkça gösteriyor”
AKP’nin içinde çok büyük gelişmeler olmayacağını düşünen Ayaata’ya göre Davutoğlu her ne kadar “AKP için çalışacağım” demiş olsa da, örneğin Hakan Fidan gibi bir isimle ortak hareket edip, 17-25 Aralık yolsuzluk dosyalarını da kamuoyunun önüne getirebilir.
Ayata, her ne olursa olsun Türk siyasetinde önümüzdeki süreçte ‘kabusun bitmeyeceğini ve demokrasinin sürekli yara alacağını, toplumun tüm kesimlerinin de mağdur” olacağından yakınıyor ve ekliyor: Çünkü Erdoğan, hiçbir yasayı, hukuki düzenlemeyi dikkate almıyor, sadece kendi kurallarına, kendi kafasına göre hareket ediyor.
“Çatışmalar tırmanacak”
Türkiye’nin yeni bir seçime doğru gitmekte olduğunu düşünenlerden biri de Ankara Üniversitesi’nden siyaset bilimci Baskın Oran. “Seçime giderken neler yaşanacak ülkede” sorusunu yanıtlayan Oran, “Erdoğan, başkanlık rejimine gitmenin son adımını da attı, saray darbesi yaparak Davutoğlu hükümetini gönderdi. Çünkü Davutoğlu hükümetine her dediğini yaptıramadı. Onun her dediğini harfiyen yapacak yeni bir hükümet kurulacak Türkiye'de. Ve böylelikle kendi sonunu da hazırlamış olacak Erdoğan” diye konuşuyor. Oran, “Nasıl bir son?” sorusuna da şu yanıtı veriyor:
“Erdoğan’ın olası bir seçimi kazanabilmesi için tutunabileceği tek bir taktik var. O taktik de Kürtleri tahrik etme planı üzerine kurulu. Şu anda Erdoğan’ın elinde AKP, Ergenekoncular, ordu ve ulusalcılardan oluşan bir koalisyon var. Erdoğan’ın bu koalisyonu elinde tutması ve istediği zaman da harekete geçirmesi için ortak düşmanları Kürtleri dövmesi gerekiyor. Ve bir süre Kürtleri ne kadar ve nasıl dövdüğüne daha yakından tanık olacak Türkiye. Erdoğan, sonuna kadar ülkedeki çatışmaları tırmandıracak. Seçimi kazanabilmek için korku ve kaos atmosferinden yararlanacak. Ancak bu korku ve kaosun içine son düşen ve hiç çıkamayacak olan da kendi olacak.”
Foto: U. Bektas Reuters
Haber: Hilal Köylü Deutsche Welle